Özel Esaslara(Kod Listesine) Alınma Düzeltme Beyannamesi ve Dava Açma Hakkı
A. Özel Esaslara (Kod Listesine) Tabi Olma
Özel esaslara tabi olma, bir diğer adıyla kod listesine alınma hususu firmalar açısından vergisel problemlerin ötesinde pazarda yeni müşteriler bulamama, ticari itibarın zedelenmesi, kredibilitenin düşmesi gibi birçok olumsuz sonucu beraberinde getirmektedir.
Özel Esaslar Sistemi, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın mükelleflerin olası kanuna aykırı işlemlerinin ve iade edilecek Katma Değer Vergisi (“KDV”) tutarının gerçek olup olmadığının tespiti ile hak kazanılmayan yolsuz KDV iadelerinin önlenmesi amacıyla geliştirilmiş bir sistem olup, 01.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren KDV Uygulama Genel Tebliği’nde (“Tebliğ”) düzenlenmiştir. KDV iadeleri, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nda (“Kanun”) sayılan vergiye tabi olmayan işlemlerden olması veya düzenlenen fatura veya sair vesikalarda gösterilme hakkı bulunmadığı halde KDV gösterilmiş olması sebebiyle KDV yüklenilmiş olması durumlarında ödenen (yansıtılmayan) fazla KDV’nin Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın belirleyeceği usul ve esaslara göre işlemi yapan mükellefe iadesini ifade etmektedir.
Katma Değer Vergisi Uygulama Genel Tebliği ile özel esaslar uygulaması ayrıntılı olarak düzenleme altına alınmış olup; özel esaslara tabi mükellefler aşağıdaki şekilde belirtilmiştir:
➢ 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 153/A maddesi kapsamına giren mükellefler,
➢ Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme fiiline iştirak eden mükellefler de
dahil olmak üzere sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme ya da kullanma
konusunda haklarında “olumsuz rapor” veya “olumsuz tespit” bulunan mükellefler,
➢ Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme konusunda haklarında “olumsuz
rapor” bulunan mükelleflerin raporun ait olduğu dönemdeki ortakları, kanuni temsilcileri, bunların
kurdukları veya ortak oldukları mükellefler ile kanuni temsilcisi oldukları mükellefler,
➢Haklarında beyanname vermeme, defter ve belge ibraz etmeme ve adresinde bulunamama konusunda
tespit bulunan mükellefler,
➢ Haklarında KDV yönünden ihtiyati tahakkuk veya ihtiyati haciz uygulanan mükellefler.
B. Düzeltme Beyannamesi
Vergi idaresi yukarıda sayılan özel esaslara tabi tuttuğu mükellefler ile bu mükelleften mal ve hizmet alan diğer mükellefleri, yazılı ya da sözlü olarak “koddaki mükelleflerden yapılan alışlara ait faturaları KDV beyanlarından çıkarmaları, yani bu faturalara ait katma değer vergilerini indirim konusu yapmamaları, bu suretle düzeltme beyannamesi vermeleri veya üç katı tutarında teminat göstermeleri veya yeminli mali
müşavir raporu ibraz etmeleri, aksi halde olumsuz mükellefler listesine dahil edileceği ve incelemeye alınacakları” yönünde uyardıkları görülmektedir. Birçok mükellef incelemeye maruz kalmamak için idarenin bu talebini yerine getirmekte ve ilave vergi tahakkukunu faizi ile birlikte ödemek zorunda kalmaktadır.
Ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunun 213 sayılı Vergi Usul Kanunu m.134 kapsamında tespit edilmesi gerekmektedir. Ancak vergi idaresi bir mükellefe yönelik yaptığı inceleme sonucunda vardığı kanaate dayalı olarak söz konusu firmanın iş yaptığı diğer firmaları özel esaslara tabi tutulmak tehdidi ile düzeltme beyannamesi vermeye zorlamaktadır. Bu sonuç ile karşılaşmak istemeyen firmalar işlemin gerçekliğine yönelik bilgi ve belgeleri vergi idaresine vermekle birlikte düzeltme beyannamesi de vererek KDV indirimlerini hesaptan düşmekte akabinde ise vergi idaresi tarafından vergi ziyaı cezalı tarhiyatlar gerçekleştirilmektedir.
Vergi idaresinin bu uygulaması, kod listesine alınan mükelleflerden mal ve hizmet alan tüm mükellefleri de etkileyen bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Böylece kod listesindeki mükelleften mal almama şeklinde ifade edilebilecek bir davranış tarzı ortaya çıkmaya başlamıştır ki, bu durum özellikle iyi niyetli mükellefler üzerinde haksız rekabet baskısına da yol açmaktadır.
C. İhtirazı Kayıt Şerhi ve Dava Açma Hakkı
213 sayılı Vergi Usul Kanunu m.378/2 uyarınca mükellefler beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. Ancak ihtirazı kayıtla yapılan düzeltme beyannamesi bu kuralın istisnasını oluşturmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli husus, düzeltme beyannamesinin vergi dairesinin ihtar yazısının tebliğinde sonra olması gerektiğidir. Diğer taraftan kanuni
süresinden sonra verilen beyannamelere ihtirazı kayıt konulmak suretiyle dava açma hakkının tanınıp tanınmayacağı hususunda da görüş farklılıkları bulunmaktadır. Ancak burada üzerinde durulması gereken bir başka husus ise, mükelleflerin vergi idaresi tarafından kendilerine gönderilen yazı üzerine kendi iradeleri dışında düzeltme beyannamesi veriyor olmalarıdır. Söz konusu husus birçok kez dava konusu edilmiş ve müstekar hale gelmiş kararlar ile somut bir duruma kavuşmuştur. Nitekim, Danıştay 9. Dairesi 13.12.2012 tarih ve E.2010/4896 sayılı kararında da;
“(…) Bakılan davada katma değer vergisi beyannamelerini veren davacının daha sonra ihtirazi kayıt konulmak suretiyle ikinci bir beyanname daha vererek ilk beyannamede yer alan indirime konu bazı faturaların beyannameden çıkarılması sağlanmıştır. Davacının aleyhine olan bu durumun kendi iradesiyle ortaya çıktığı iddia edilse de ticari hayatın olağan koşulları altında bir yükümlünün bu yönde bir eylemde bulunması olağan sayılamayacağından davacının verdiği ikinci beyannamenin özgür iradeyle oluştuğundan söz edilemez. Olayda ise davalı idarece 213 sayılı Yasa’da belirtilen tarhiyat şekilleri ve vergi incelemesine ilişkin hükümler göz ardı edilmiş olup, davacının kod listesine girmemek amacıyla düzeltme beyannamesi vermek durumunda bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı hakkında bir inceleme yapılmadan ve kullandığı faturaların gerçek olup olmadığı, kendisi ve fatura düzenleyicileri hakkında her yönüyle incelenerek ortaya konulmadan, kod listesine girmemek amacıyla verilen düzeltme beyannameleri üzerine yapılan tahakkukta ve kesilen vergi ziyaı cezasında yasal isabet görülmemiştir…” beyanı ile söz konusu hususu açıklığa kavuşturmuştur.
Mülkiyet hakkı ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin 27/02/2019 Tarihli ve 2015/15100 başvuru numaralı kararı ile yapılan değerlendirmede ise; vergi idaresinin mükellefler hakkında bazı olumsuz sonuçlara yol açacak yaptırımlar uygulanmak suretiyle ihtar ettiğini ve düzeltme beyannamesi vermeye yönlendirilmek suretiyle uyuşmazlık çıkardığı belirtilmiştir.
D. Sonuç
Mal alım satım ilişkisinde bulunan firmaların her ne kadar ticaret hukuku hükümleri çerçevesinde basiretli bir tacir gibi davranması beklense de, işlem yaptığı her firmaya ilişkin sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlenip düzenlenemeyeceğini bilmesini beklemek ticaret hayatının olağan akışına ayrılık teşkil edecektir. Vergi idaresi tarafından herhangi bir inceleme yapılmaksızın kod listesine giren firma ile işlem yapan firmaları doğrudan zan altına almak ve düzeltme beyannamesi vermeye mecbur bırakmak hukukun korumaya çalıştığı ilkelere ve usul ekonomisi kurallarına aykırılık teşkil edecektir. Bu sebeple vergi idaresinin vergi incelemesi yoluyla detaylı bir araştırma ve inceleme yaparak konuyu çözümlenmesi hukuki açıdan yerinde bir uygulama olacaktır.
Ayrıntılı bilgi ve randevu almak için tıklayın.